Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Karalama

Bağlanamıyorum. Ne içkiye ne kadınlara. Bağlanabildiğim zamanlardan kalma sadece sigaram var. O da olmasa... İnsanlardan çok şey beklemiyorum. Yalnız bıraksınlar beni. Olabildiğince yalnız. Dolabın kapağını hiç açmasınlar. Adımı ölene kadar hatırlamasınlar. Gelecekte ne yapacağını bilemeyen her insan kadar Bukowski'yim. Kafamda onlarca cevap var ama hiç biri bana göre değil. Bana göre nedir oda belli değil. Yalnız kalmayı saymıyorum. Müzik, sigaram ve ben gerisi hiçte iyi değil. İçi boş insanlar dışlarına ne kadar çok şey takmışlar. Bana hep komik görünüyorlar. Bazıları güzeller. Bazıları bakmayacağım kadar güzeller. Ama yanlarına gidince içlerindeki boşluğa bütün masayı sığdırabiliyorum. Bana bakıyorlar. Ucube gibi hissediyorum. Yalnışlıkla baktıklarını düşünüyorum.

Yeniliyorum

Yalnız başıma yürüyorum ışıklı kaldırımda. Omuzuma kadar sigara, mideme kadar şarap kokuyorum. Ben o soğukta duran; yalnızlaşıyorum, yaşlanıyorum. Her adımım da bir yaş daha yaşlanıyorum. Telefonumda bir numara arıyorum. Hadi gidiyoruz, al bütün paranı. Her adımımda biraz daha korkuyorum. Her adımımda biraz daha... Nizamiyenin önünden geçerken asker yalpalayan ayaklarıma bakıyor. Alt dudağımı ısırıyorum. Neden yürüyorum bu yolda? Neden bu hayatı bu kadar boktan yaşıyorum? Bir adım daha yaklaşıyorum sona. Ağlasam hıçkıra hıçkıra rahatlarım belki. Ağlayamıyorum. Kesik kesik nefes alıyorum. Dizlerimi dövüyorum. Yalpalıyorum. Korkumu yenmek için çaba harcıyorum. Sadece bir cümle kurabilmek için kendimi yiyorum: Hadi gidiyoruz. Tüm bu boktanlığın içinde kulaç atıyorum. Karanlık sokağın içinde hapishaname bir adım daha atıyorum. Işığı gizlemelerine izin veriyorum. Yeniliyorum. Her anahtarı çevirdiğimde tekrara yeniliyorum.

Korkmak

Bütün hayatım boyunca birşeylerden korkmak zorunda bırakıldım. Öyle bir korku ki; damarlarıma kadar işlemiş, anlamını yitirmiş, boyun eğdirmiş. Ne yaparsam yapayım iki kere düşündürdü bu korku, tedbir aldırdı. Koyunlaştırdı bir nevi. Sen de bir düşünsene yaşantını. Korktukların olmasa evinde oturur muydun ? Derslere yetiştir miydin? Babam ne der, sınıfta kalır mıyım, komşu teyzeler konuşur, kanunlara aykırı mıdır, ahlaka uygun mudur? Yenebilseydim korkumu, kaçardım. En yüksek dağlara çıkar, en tenha yerlere giderdim. Köprü altlarında yaşardım. Ama yok hala korkuyorum. Neden korktuğumu da bilmiyorum. Dizginliyor beni, insan içinde tutuyor belkide. Keşke diyebilsem; korkma, kaç, kurtulursun. Seri üretim insanlardan yakanı kurtarırsın. İnsanların pislikle doldurduğu dünyada nefes alırsın. İnsanlar kirletmedi dünyayı pisliğe boğdu. Kir kabul edilir pislik asla! Geri dönüşü yoktur. Pislenmişlikten kaç diyebilsem keşke. Ama yok hala korkuyorum. Bir pislik yığınının içinde oturmuş düşünüy

Bazen mutlu olmak

Bazen mutlu olmak; olmak istediğine yaklaşmaktır. Hiç sahip olamayacağına bakıp iç geçirmektir. Piçler yanına yaklaşamayanlardır mutluluğun. Bazen piçliğe yanaşmaktır mutluluk. Balkonumda sigara dumanına karışarak müzik dinlemek: İşte mutluluk. Benim gibi içi piçler için mutluluğun tanımı bu kadar. Önümde batan güneşin kızıllığı, balkon demirleri, elimde sonuna gelinmek üzere olduğunu anlayıp daha çok duman kusan sigara, hafif bir esinti ve hiçbirşey yapmamak. Bir kitap okumuştum mavi gözleriyle asıl güzellikleri görebilen bir ressamı anlatıyordu. Dünyanın en mutlu insanı olduğunu haykırarak gözlerini oydu kitabın sonunda gün batımı sırasında. Resim çizmeyi de bırakmıştı izlemek ve hiçbirşey yapmamak için. Karanlığa gömülürken dünya benimle tek isteğim; balkonumda oturup hiçbirşey yapmadan karanlığın hakim oluşunu izlemek. Gördüklerimle mutlu olup ölebilmek... Sevgilerle, Sleepandbeer

Depresyon

Ben kimim? Sen kimsin? Sadece yaşayıp gidiyoruz. Sahte yüzler ve gerçek hayatlar hepsi bu. Herkesin bir maskesi var bu hayatta. Balkonda sigara içtikten sonra üzerimde ki montla camda kendime baktım. Yüzümün yarısı siyah. İşte gerçek ben; yarım karanlık. Ben bile çözemedim kendimi. Başka birinin beni çözmesini beklemek mesihi beklemek gibi. Camdaki ben gülümsedi. Neden bu kadar ciddiyiz?  Depresyonda olduğumu sandım bütün gün. Sıkılma duygumu yeneli aylar olmasına rağmen sıkılmıştım bütün gün. Kızsızlıktan dedim. Havalardan dedin. Yanlışlıkla Beste'ye mention atmama kadar sürdü. The Man From Earth kadar beni heyecanlandıran film olmamıştı bugüne kadar. O heyecanla attım mention'ı. Cevap gelmesini beklemiyordum bile. O beni biri için terketmişti ve ben onu aldatmıştım. Hikaye sonu kadar kötü başlamamıştı aslında. Masallara layık tanışmıştık. Çocuklarımı uyutabileceğim kadar güzelinden hemde. 2 saat kadar konuştuk. Sonra çıkıp bir sigara yaktım. Ben kimdim? Hayatında aşık olduğu

Bir Hikaye

Bir dergi için yazdığım sonrasında ise berbat olduğunu düşünerek yayınlatmaktan vazgeçtiğim hikayem olur kendileri. Bir kez daha okudum da şimdi harbiden kötü olmuş benden adam olmayacak galiba  Yavaşça gözlerini açtı. Her insan gibi uyandığı günde ilk gördüğü ilk şeyi hatırlayamayacaktı. Dikkatlice yorganını açıp doğruldu. Yatağının yerini kimin değiştirmiş olabileceğini düşünmeye başladı. Harcadığı yarım saatin ardından, gün doğumunu görmek için yaptığı değişikliği hatırladı. Gün doğumunu görme istediği içinde yaşayan tek istekti. Tepelerin arkasından doğmaya başlayan güneş biraz olsun onu kendine getirdi. Uyumadan önce ayak baş parmağıyla çıkardığı çoraplarını buldu. Çorap giymeye gösterdiği özeni hayatına yansıtabilseydi tamamen farklı bir insan olabilirdi. Mutfağa doğru yürüdü uzunca koridordan. Kahvesinin suyunu ısıttı. Küllüğü temizledi. Davidoff'un kokusunu duymadan güne başlayamazdı. Kahve bardağını koydu masaya. Küllüğünü de koydu. Masa da masaymış ha en az Armin kadar

Yalnızlık: İşte benim dinim bu

Babamın bağırmasıyla uyandım sabah. Çiftlikte ki horozum olsaydı babam hiç düşünmez, keser ve yerdim. İlk dersin saati çoktan geçmişti. Koşmak için çok geçti. Gömleğimi özenle seçtim. Onun altına beyaz bir t-shirt. Gri kotumu da giydikten sonra saçlarımı topladım. O kadar özenle tokayı geçirdim ki saçlarıma, bir teli kopsa bütün büyüsünü bozacaktım sanki günün. Bolca parfüm sıktım ve dışarı çıktım. Sarnıç durağından İzban'a binip o kadar yol almak artık yormamaya başlamıştı beni. Liseye ilk başladığımda çok farklıydım. Saçlarımı çok kısa kestirir gömleğimi içime sokardım. Okulun hırkasının yakaları hep omuzlarımdan düşerdi. Salaşlığın bir tanımı yoksa, o günlerde bendim. Okulumuz düz lisenin binasının 1.5 katına kurulmuş bir anadolu lisesiydi. Zerre sevmezdim. İlk günlerde ben ve sivilcelerim birinden hoşlanmaya başladı. Düz lisenin en popüler kızlarından biri. Benim neyimeydi ona bakmak. Bana bakıp gülmeye başladıklarında o tarafa bakmamam gerektiğine kanaat getirmem çok sürm

Kaybetmek

Kaybetmek... Kendiliğinden oluşan kaderimin kaçınılmaz sonu. Çok isteyipte elde edemediklerimin gittikten sonra bıraktıkları tek kelime. Bir insandan kalmasını istemeyi beceremedim hiçbir zaman. Onca yaşanmışlıkta olsa, tutkuyla bağlanmakta olsa yapamadım. Gittim. Başka bedenlerde aradım yüzlerini, gülümsemelerini, davranışlarını. Sonra da unuttum. Onları hatırlatacak bir ipucu bulunca da pişman oldum. Hemde tüm yaşadıklarımdan. Gözlerimi kapattığımda karanlığı değil, yaşadıklarımın resmini gördüm. Yine karanlıktı. Ama bulanıktı. Belki içimden çıkarlar diye kusmak istedim her şeyi, onuda beceremedim. Zihnimden hayali kanlar akıyor. Basit diyorum tüm insanı duygular için. Kalbimse buz gibi şu sıralar. Geçenlerde kaybettiğim bir insana dair hiçbir şey hissetmiyorum. Giydiğim terliğin altında yazan isminden başka bir şey kalmadı. Bir gülümsemesi vardı. Birde kokusu. Birde karşısında konuşamadıklarım. Birde... Neyse. Zamanla onlarıda unuturum, yeni birini bulunca mesela. Evet, yine bü

İçim Bomboştu

Geçen gece uzun zamandır görmediğim bir kız arkadaşımla konuşuyordum. Kendisi ‘ooo … bey’ demese yazmayacağım, o derece hayırsızım. Gerçekten de öyleydi ama. Bu durumdan her fırsatta yakınırdı. haklıydı da. Sorsanız niye öyleydi diye verecek en ufak cevabım yok. En ufak yok. Neyse... ‘Resmen unuttun, hiçbir şey yokken çekip gitmen, konuşmaman üzüyor beni.’ dedi. Bende ‘Senle ne alakası var şimdi, ben hep burdayım. Ve sakın seni unuttuğumu söyleme, Sadece ne konuşacağımı bilmiyorum o kadar.’ dedim. Dürüstlüğümden bir gram ödün vermedim bunları söylerken. Ne diyeceğini kestiremiyordum. ‘Ben unuttuğunu düşünüyorum… Eskiden konuşacak çok konumuz vardı sanki. Konuşmak istemek yetiyor bazen. Bence...’ dedi. Düşündüm biraz. Ne paylaşabilirim ki ben onunla dedim. Sonra ona sordum. ‘Benimle ne paylaşmak isterdin?’ diye. ‘Bilmem’ diye yanıt verdi. Sorular yanıtsızdı. Hep öyle olurdu zaten. Birbirimizden düşünsel olarak uzakta olsak bile yetinebilir miydik acaba? Ya da yürütebilir miydik ara

Duygularımı yok ediyorum

Herşey var! Bütün evreni kapsayan bir sözcük neden ayrı yazılır. Herşey: Dünya üzerinde bitişik yazılması gereken tek kelime. Herşey var! Ama benden çok uzaktalar. Hayat tek aşkım olsaydı onun için dağları delmek yerine çevresinden dolaşırdım. Yolda elbet biri kestirme gösterirdi bana. Yanlış yerde doğduğumun farkındayım. Yanlış şeyler okuyup, yanlış bir yola girdiğiminde. Bütün duygularımı köreltip, kopmalıyım çevremden. Bedenimi özgürleştirmeliyim. Başkasının ağzından çıkan sözlerin kölesi olmaktansa, orta çağda Dünya'nın düz olduğunu haykırmayı tercih ederim. Bugün akşam yemeği yerken ilk adımı attım. Babam saçmaladı yine ve ben sinirlenmedim. Patlamak üzere olan volkanı mantarla kapattım. Büşra aklıma geldi ve suratına bıyık çizdim. Türk bayrağıyla dalga geçen bir İngiliz'e İskoçla beraber küfrettim. Sonra elime bir "ale" alıp İngilizle yudumladım. Kendi kendimin babasıyım. Beni düzmeye çalışan hayatı, ondan önce düzmek amacım. Ama içimden ne bir Kayra çıkacak n

O Güldüğünde (Yakında)

Neresinden tutmaya kalksam hayatı elimde kalıyor. Bazende kayıyor, ulaşamıyorum ona. Tutunamamak budur işte. Aldığım her nefesi sıradan bir insan gibi verememek, herkes gibi olamamak.. İnsanlara karşı çok iyi niyetlisin diyenlere, biri de çıkıp o iyi niyetimi sikmiyor ki diyememek. Tanımım yok hala kadına ve aşka dair. Önceki muhabbetleri de birçok kez yaptık senle. Dün gece uyumamak için dirensem de net geo  karşısında uyuyakalmışım. Annem işe gitmeden önce kaldırdı ama 8'e kadar yine uyudum. Zorla kalkıp saçlarımı yıkadıktan sonra, derse gittim. Hasan, öndeki İncici ve psikopat Fatih dışında kimseyle konuşmadım. Sorulan sorulara cevap vermedim. Bir ara öyle kendimi kaybettim ki kantinde olan Hasan'ı bile görmedim. Sadece Derya dikkatimi çekti. Bir kere gülmesi için yalvarabilirdim ona. SexandWine

Bundan Sonrası Biraz Kız Muhabbeti -forever alone-

Bütün gün Büşra'yı izledim bugün. Yattım sıraya tam karşımda oturuyodu. Sürekli mesaj atıyor birine yada birilerine. Ama gelen mesajlara hiç tepki vermiyor. İlgilendiği bir çocuk olsa da ya da onunla ilgilenen elbet gelen mesajlardan birine gülümserdi. Geç uyuduğumdan hiç keyfim yoktu gidip yanına konuşmadım. Zaten konuşurken yavaş yavaş konuşuyodum kesin sıkardım yada Dilan'a yaptığım gibi saçmayabilirdim. Hala online yazsam yine uzun uzun konuşuruzda hiç yazasım yok. Onu izlerken 3 saniye içinde birinden hoşlanabildiğime kendimi inandırma yetimi test ettim yine. Hızması ve gülüşü çok tatlı lan onu fark ediyorum. Aradığım birinden hoşlanmak değilde ilgi. Sınıf çok boka sardı bugün yapılan hiçbir muhabbetten zevk almadım. Sınıfta bir sürü kız olmasından ötürü dedikodu gırla. Kendini güzel sanan şişman kız modelininde var bir tane ismi Eda. Muammerle ilgileniyor. Başta bana sardı, Call of Duty oynuyomuş falan onunla bile ilgilenmedim. Call of Duty'yi bilen her kıza yazab

İsmimizde buradan gelmektedir

Hani diyorsanız bunların ismi nerden geliyor. Adresin başında neden wmg yazıyor vs. Ahanda sebebi

Sakının Rüzgara Karşı Tükürmekten

Mutlu olmakla ilgili bir yazı yazacaktım. Yaşadığım her şey gibi o da yarım kaldı. Hayallerim parçalandı, tamamlayamadım. İçimde biri 'mutlu ol' diye bağırırken ve ben bu sesi kalbimde hissederken, hedefini şaşırmayan bir suikastçi kalbimin tam ortasından vuruyordu onu. Her seferinde hemde. Önce bir ürperti, sonrası huzursuzluk. Biri bana 'Ne olmak istiyorsun?' diye sorduğunda 'Mutlu olmak' dememek için zor tutuyorum kendimi. Dilimin altında yatan başka bir şey yok çünkü. İstemeyerek söylüyorum bir şeyler. Susturuluyor vermek istediğim yegane cevap. Ama benden önce John Lennon yapmış bunu. Annesi 'yaşamın anahtarı mutlu olmak' dediğinden beri her 'ne olmak istiyorsun?' sorusuna 'mutlu olmak' diye cevap vermiş. Bundan haberim yoktu benim. Ve benim vermek istediğim cevabı verdiği için bir an kötü oldum. Bu cevabı vereceğim günü sabırsızlıkla bekleyen ben, yaşayacağım anının başkasına ait olduğunu görünce boşluğa düştüm. -Kızın biri du

Pembe Kazak

Pembe kazaklı birinin hayat görüşü merak edilmez! Siyah renkten bundan vazgeçtim. Üstümde ki her t-shirt bir şeyler anlatıyordu. Botlarım neredeyse hiç susmuyordu yeni birini görünce. Yüzüklerim batıyordu insanların gözlerine. Ben değil kıyafetlerim konuşurken yaşayamazdım. Değiştirdim hepsini, ilk kazandığım parayla. Mavi renk hala anlamsız siyahın yanında. Böyle olması daha iyi oldu.  Annem sorgulamaz oldu satanist olduğumu, babam rahat bir uyku uyudu, yeni bir kız çevirdi kafasını bana doğru. Beni anlatan sadece saçlarım kaldı. Glam metalciler babalarına yapabilecekleri en büyük asiliği, saçlarını uzatıp makyaj yapmak olarak görürler. Bense müdür yardımcısına gıcık olduğum için uzattım saçlarımı her seferinde. Headbang yaparken daha büyük orgazmlar yaşamak. Rüzgarda salınan saçlar ya da headbang yaparken gözüne giren ıslak saçın verdiği hazzın geçilemeyeceğini anladım. Maviler giyerken benim farklı olduğumun az da olsa anlaşılması için uzattım belki de saçlarımı. Ama ben bu evrimin

Ölmek Çare Değil

Şimdi neden Simay'a tam olarak güvenemediğini anlıyorum. İçinde bir yerlerde seni denediğini hissediyorsun. Hissetmesende kıllanıyorsun. Öfkeni açığa çıkarmalarına izin verme. 'Sahip oldukların sana sahip olmasın.' Bu dünyaya bir şey katmak için çok erken. Önümüzde engeller var. Bu engeller bizim çabalamamızla değil kendiliğinden ortadan kalkacak. Okuldur vs. dir demiyorum, zira en özel okul bizlerin hayatıdır. Beklemek gerekir bir süre. Sonrası? Mutluluk. İnsanız işte ırzını sikeyim, şu dünyadan gitmemek için bir sürü sebebimiz var. Aşk ve şehvet var en başta. Güzel bir kadın düşün. Öpüşüyorsun. Sevişiyorsun. Ve Tanrı seni izliyor. Kıskanır bizleri sonsuz hayatında bir kere bile güzel kadının yumuşak bedenini hissedemediği için. Belki de bu yüzdendir aşkların erken bitişi. Belkide bundandır kutsal denilen kitaplarda en insani haklarımızın yasaklanışı. Ölmek çare değil işte. En güzel seviş ve sevişmeleri yaşamadan nereye gidiyorsun lan. Daha kutsallıkların ırzına geçi