Ana içeriğe atla

Duygularımı yok ediyorum

Herşey var! Bütün evreni kapsayan bir sözcük neden ayrı yazılır. Herşey: Dünya üzerinde bitişik yazılması gereken tek kelime. Herşey var! Ama benden çok uzaktalar. Hayat tek aşkım olsaydı onun için dağları delmek yerine çevresinden dolaşırdım. Yolda elbet biri kestirme gösterirdi bana.

Yanlış yerde doğduğumun farkındayım. Yanlış şeyler okuyup, yanlış bir yola girdiğiminde. Bütün duygularımı köreltip, kopmalıyım çevremden. Bedenimi özgürleştirmeliyim. Başkasının ağzından çıkan sözlerin kölesi olmaktansa, orta çağda Dünya'nın düz olduğunu haykırmayı tercih ederim. Bugün akşam yemeği yerken ilk adımı attım. Babam saçmaladı yine ve ben sinirlenmedim. Patlamak üzere olan volkanı mantarla kapattım. Büşra aklıma geldi ve suratına bıyık çizdim. Türk bayrağıyla dalga geçen bir İngiliz'e İskoçla beraber küfrettim. Sonra elime bir "ale" alıp İngilizle yudumladım. Kendi kendimin babasıyım. Beni düzmeye çalışan hayatı, ondan önce düzmek amacım. Ama içimden ne bir Kayra çıkacak ne de tenis oynayan bir Kinyas. Sleepandbeer var içimde. Bahşedilen herşeyden vazgeçmeye çalışan.

Dağa çıkmadan da başarabilirim bunu. Kanalizasyonda ki timsahım. Bokla beslenip, güneş ışığında korku salan. İçimde ki beni kimse görmeyecek. Şarap varilinde İskender'i güneşe tercih etmeme gerek yok. Gün ışığında İskender'i düzmek varken. Heyhat! Biri beni vazgeçirene kadar durmayacağım.

Kinyas ve Kayra bitti. Tekrar başa dönüp bir 20 sayfa daha okudum. Sonra Yolda'yı açtım. Sonra Tanrı'nın Savcısı'nı. Yorulmayı yenersem tıp tarihine geçerim belki. Doktor olmanın en kısa yolu! Bazen düşünmek istiyorum. Liberal Anarşizm görüşünü yaratmayı düşünüyorum. Olmuyor! Hiçbir zaman derin derin düşünemedim. Belki beynim çok hantal ondandır. Bilgisayar başında oturmayı bu yüzden seviyorum. Biri herşeyi benim için düşünmüş. Gerek yok düşünmeme.

Delirdiğimi düşünüyorum bazen. Sonra senin gidişini. Sonra duygularımı öldürmeyi. Yalnız başıma İzmir, çok boktan. En başlarda beynimde tümör olduğunu düşünürdüm. Bazen bir birine olabildiğine zıt şeyleri 2 saniye içinde yapabiliyordum. Sonra Harvard'da ki o profesörü dinledim. Hayat bir bilgisayar oyunu. Birilerinin Sims karakterleriyiz. Ne kadar kolaymış yaşamak dedim. Evet lan! bu boktan kararları ve hayatı ben yaratmış olamam. Adam gibi oyna Player1 diye bağırdım ardından. Sonra iki karakterli olduğuma kanaat getirdim. Biri normal bir insandı: gülüyor, güldürüyor, aşık oluyor, aşkı için okulunu değiştiriyor, aldatıyor. Diğeri ise yukarıdakileri yazan adam. İçinde iki kişi taşıyan adamlarla tanışınca anormal olmadığımı anlamaya başladım. Dünya'da normal hiçbir şey yok! Birileri yarattı bu dünyayı. Yaratılanlar normal olamaz. Yaratıcıdır normal olan. Gördüklerimiz ise anormal.

Sleepandbeer

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yalnızlık: İşte benim dinim bu

Babamın bağırmasıyla uyandım sabah. Çiftlikte ki horozum olsaydı babam hiç düşünmez, keser ve yerdim. İlk dersin saati çoktan geçmişti. Koşmak için çok geçti. Gömleğimi özenle seçtim. Onun altına beyaz bir t-shirt. Gri kotumu da giydikten sonra saçlarımı topladım. O kadar özenle tokayı geçirdim ki saçlarıma, bir teli kopsa bütün büyüsünü bozacaktım sanki günün. Bolca parfüm sıktım ve dışarı çıktım. Sarnıç durağından İzban'a binip o kadar yol almak artık yormamaya başlamıştı beni. Liseye ilk başladığımda çok farklıydım. Saçlarımı çok kısa kestirir gömleğimi içime sokardım. Okulun hırkasının yakaları hep omuzlarımdan düşerdi. Salaşlığın bir tanımı yoksa, o günlerde bendim. Okulumuz düz lisenin binasının 1.5 katına kurulmuş bir anadolu lisesiydi. Zerre sevmezdim. İlk günlerde ben ve sivilcelerim birinden hoşlanmaya başladı. Düz lisenin en popüler kızlarından biri. Benim neyimeydi ona bakmak. Bana bakıp gülmeye başladıklarında o tarafa bakmamam gerektiğine kanaat getirmem çok sürm...

Bende anlatırım aşk acımı

Yaz ayları, hava gayet sıcak. Dışarıdan görünmemek için de çadırın penceresi kapalı. Derin derin nefes alıyorum. Yarı çıplağım. Her defasında ortamda ki toprağın ve onun parfümünün kokusunu koklamak için daha derin nefes alıyorum. Her nefes alışım onun yanında; yeni bir gün, yeni bir sevinç. Tek kişilik bir yataktayız. Altımızda köpek patileriyle kirlenmiş bir çarşaf var. Ters yüz yaparak kirliliğini örtmeye çalışmışım. Yatağın yanında kıyafetlerim sıralı. Herşey bir birine karışmış durumda. Yatağın hemen yanında yazın başında bana verdiği iskambil kartları serili. 6 ve 2 numaraları eksik. Kartların kırmızılığı bana göz kırpan papaza karışıyor. O ise; göğsümde yarı çıplak uyuyor. "Hem göğsümde hem göğüs kafesimin içinde". Her kalp atışı beni gerçeklikten biraz daha uzaklaştırırken, o andan kopmak istemiyorum. Sadece o anı yaşamak ve saati bulan orospu çocuğuna küfretmek istemiyorum. Eğer aşk diye bir şey varsa dünyada işte budur diyorum. Bunları ona ve bütün dünyaya sadece ne...

İnsanlar

İnsanlar bu kadar boş şeylerle uğraşmak için çabalıyorlar sanırım. Tek yaptıkları şey başkaları hakkında konuşmak ve gülmek. İlk cinayetimi bu boşluğa bıçağımı saplayarak işleyeceğim sanırsam.