Ana içeriğe atla

Muhteşem Gün Batımı

Gün batımı.
Bana eski sevgilimi anımsattı. Günlerden Pazartesiydi. Birlikte geçirdiğimiz 1-2 saat içinde Konakta gün batımını izlemiştik kayalıklara oturarak. Solumda oturuyordu. Hem göğüs kafesimin içinde hem de yanımda. Tabi o zamanlar! Geçirdiğimiz son 1 saatte konuşacak pek bir şey bulamadım ben. Sustuk ikimizde. Denizin dibinde, karşımızda eşsiz bir manzara vardı. O yanımda olduğu için özel sanıyordum şimdiye kadar, şimdiyse sen söylediğin için özel oldu. İyi ki susmuşum(z) dedim. Gözlerim harika bir şölen izlemişti.

Bunu şunun için anlattım. O gün cebimde 5 kuruş param yoktu. Yanımda bir kıza para harcatamadığım içinde yalvarmıştım bir yere gitmemek için. Uzun süre ısrar ettim deniz kıyısında oturalım diye. Gitseydim eğer duvarların arkasında o eşsiz manzaraya şahit olmayacaktım. Yıkmalı dünyayı! Günbatımını her yerden, doya doya izleyebilmek için.

Ölmeden önceki son eşiği hissederek yazmak kolay bence. Bunu ölmekte olan birini izleyerek anlatabilirsin mesela. Zira ben izledim. Babaannemin son nefesini verene kadarki her hali dün gibi aklımda. O acı tadı hissettim bende. Ama tanımlayamadım ölümü. Gerçek olduğunu bile bile konuşamadım. Nutkum tutuldu. Eğer ki bir gün iyi tasvir edebilirsem bunları bahsettiğin ustalık mertebesine ulaşabilirim.

Sevgiler
SexandWine

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım Sıkılıyor

Günlerdir bir şeyler yazıyorum. Yine de düşüncelerime yetişemiyorum. Canım sıkılıyor. 3 gündür kullandığım kalemim ve ben. Birlikte yapayalnızız. Dün Eternal Sunshine diye bir film izledim. Jim Carrey ve Kate Winslet başrolde. İki aşığın birbirlerini hafızalarından sildirmelerini anlatıyordu. Yine de kopamadılar. Birbirlerini akıllarından silmeleri, kalplerinden silmelerine yetmedi. Bir ara bende keşke kitap okumaya başlamadığım yıllara gitsem diye düşündüm. Hayatı yanlış anladığım o güzel yıllara. Sonra vazgeçtim. Filmin son sahnesi gözümü yaşartmıştı. Jim: Bekle, bekleee Kate: Ne var, noldu? Jim: Bilmiyorum, sadece bekle... Bunun nesinden etkilendim bilmiyorum. Birkaç dakikalığına düşüncelerimden uzaklaştım diye heralde. Ne zamandır içimde Sen diye hayali bir karakter var. Bunu kafamda mükemmel şekilde yaratıp kağıda dökmek istemiştim. Olmadı. Yapamadım. Hayalimdeki Sen beni anlatır diye korktum. Herkes kendinden pay çıkaracaktı yazılarımda. Bende, 'senden bahsetmiyorum,

Duygularımı yok ediyorum

Herşey var! Bütün evreni kapsayan bir sözcük neden ayrı yazılır. Herşey: Dünya üzerinde bitişik yazılması gereken tek kelime. Herşey var! Ama benden çok uzaktalar. Hayat tek aşkım olsaydı onun için dağları delmek yerine çevresinden dolaşırdım. Yolda elbet biri kestirme gösterirdi bana. Yanlış yerde doğduğumun farkındayım. Yanlış şeyler okuyup, yanlış bir yola girdiğiminde. Bütün duygularımı köreltip, kopmalıyım çevremden. Bedenimi özgürleştirmeliyim. Başkasının ağzından çıkan sözlerin kölesi olmaktansa, orta çağda Dünya'nın düz olduğunu haykırmayı tercih ederim. Bugün akşam yemeği yerken ilk adımı attım. Babam saçmaladı yine ve ben sinirlenmedim. Patlamak üzere olan volkanı mantarla kapattım. Büşra aklıma geldi ve suratına bıyık çizdim. Türk bayrağıyla dalga geçen bir İngiliz'e İskoçla beraber küfrettim. Sonra elime bir "ale" alıp İngilizle yudumladım. Kendi kendimin babasıyım. Beni düzmeye çalışan hayatı, ondan önce düzmek amacım. Ama içimden ne bir Kayra çıkacak n

İçim Bomboştu

Geçen gece uzun zamandır görmediğim bir kız arkadaşımla konuşuyordum. Kendisi ‘ooo … bey’ demese yazmayacağım, o derece hayırsızım. Gerçekten de öyleydi ama. Bu durumdan her fırsatta yakınırdı. haklıydı da. Sorsanız niye öyleydi diye verecek en ufak cevabım yok. En ufak yok. Neyse... ‘Resmen unuttun, hiçbir şey yokken çekip gitmen, konuşmaman üzüyor beni.’ dedi. Bende ‘Senle ne alakası var şimdi, ben hep burdayım. Ve sakın seni unuttuğumu söyleme, Sadece ne konuşacağımı bilmiyorum o kadar.’ dedim. Dürüstlüğümden bir gram ödün vermedim bunları söylerken. Ne diyeceğini kestiremiyordum. ‘Ben unuttuğunu düşünüyorum… Eskiden konuşacak çok konumuz vardı sanki. Konuşmak istemek yetiyor bazen. Bence...’ dedi. Düşündüm biraz. Ne paylaşabilirim ki ben onunla dedim. Sonra ona sordum. ‘Benimle ne paylaşmak isterdin?’ diye. ‘Bilmem’ diye yanıt verdi. Sorular yanıtsızdı. Hep öyle olurdu zaten. Birbirimizden düşünsel olarak uzakta olsak bile yetinebilir miydik acaba? Ya da yürütebilir miydik ara