Ana içeriğe atla

Re-mim: On the road

4 yıl önce ilk blogumu yazmaya başladığımdan bu yana mim işini hiç sevemedim. Ama açılış mim'i olması açısından kayıtsız kalamıyorum bu teklife. Özellikle'de mimyelen blogun isminin On The Road olması yüzünden kendimi durduramıyorum. Jack Kerouac'a saygılar!

"Karşımızdakini mutlu etmek için yapabileceğimiz 10 şey"

1- Sarıldıktan sonra kulağına bir şeyler fısıldamak: Sarılan kişinin kulağınıza fısıldadığı o kelimelerin etkisi atom bombasında yoktur. Önce kulağınızı sonra beyninizi dağıtır, nefesinizi yavaşlatır. Sonra öyle bir mutlu eder ki sizi...(anlatamadı)
2- Gözlerin içine bakmak: Hiç biri gözlerinizin içine bakıp deniz gibiler dedi mi? İşte ben o an onun içinde boğularak ölmüştüm. Gözlerin karşı karşıya geldiği ilk an; asıl mutluluk!
3- Gülümsemek: İçten gülümsemektir önemli olan. Yavaşça gevşer yüz kasları. Ağır ağır genişler dudaklar. Alt dudak biraz içeri çekildiğinde, karşınızda ki mutluluktan ölmektedir.
4- Onun için bir şey yapmak: Ne olduğu önemli değildir. Önemli olan onun için olmasıdır.
5- Yatakta iyi olmak: İyi bir sexten sonra karşınızda ki kızın yüzünde ki gülümsemedir mutluluk. Hemde en iyisiden
6,7,8,9,10- Şimdilik pas olursa yazarız/m.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kukla

 Yıllar sonra kadim dostum -1 yıl 5 ay 17 gün sonra- tekrar yazıyorum sana. Gözlerim sağır ve kulaklarım kör. Yoksa katlanamazdım bütün bunlara. Ben ve kukla; kukla ben. Tabula Rasa: İnsan kendine yarayacak bütün bilgiyle doğar. Yanılıyorlar, insan kendine yetecek bütün iyilikle doğar. İyilik meleği ben. Sana kendimi anlatmak için değil, kendimi dinlemek için buradayım. Ben, kukla ben. İyilikle dolu olduğum için kötü bir kukla şovunun en kötü figüranı oldum. Ondandır ilk yazdıklarım. İnsanlığın ilk öğretisi kendi yararına olanı seçmekti. Ben ise karşımda duranın yararını seçtim. Çünkü ben iyi bir insandım ve karşımda duranın üzülmesini istemezdim. Tüm o karşıda duranlar, bunu fark ettiklerinde harekete geçtiler. Artık Sleepandbeer bir kukla ve onların emrinde. İstedikleri her şeyi yaptım. Sorguladım, düşündüm, sinirlendim ama vazgeçemedim huyumdan. Bir işe girdim. Çoğu erkeğin hayatında yapmak istediği mesleği yapıyorum. Dünya'nın en rahat mesleklerinden bir tanesi. Beni tanıyo...

Bende anlatırım aşk acımı

Yaz ayları, hava gayet sıcak. Dışarıdan görünmemek için de çadırın penceresi kapalı. Derin derin nefes alıyorum. Yarı çıplağım. Her defasında ortamda ki toprağın ve onun parfümünün kokusunu koklamak için daha derin nefes alıyorum. Her nefes alışım onun yanında; yeni bir gün, yeni bir sevinç. Tek kişilik bir yataktayız. Altımızda köpek patileriyle kirlenmiş bir çarşaf var. Ters yüz yaparak kirliliğini örtmeye çalışmışım. Yatağın yanında kıyafetlerim sıralı. Herşey bir birine karışmış durumda. Yatağın hemen yanında yazın başında bana verdiği iskambil kartları serili. 6 ve 2 numaraları eksik. Kartların kırmızılığı bana göz kırpan papaza karışıyor. O ise; göğsümde yarı çıplak uyuyor. "Hem göğsümde hem göğüs kafesimin içinde". Her kalp atışı beni gerçeklikten biraz daha uzaklaştırırken, o andan kopmak istemiyorum. Sadece o anı yaşamak ve saati bulan orospu çocuğuna küfretmek istemiyorum. Eğer aşk diye bir şey varsa dünyada işte budur diyorum. Bunları ona ve bütün dünyaya sadece ne...

Karalama

Bağlanamıyorum. Ne içkiye ne kadınlara. Bağlanabildiğim zamanlardan kalma sadece sigaram var. O da olmasa... İnsanlardan çok şey beklemiyorum. Yalnız bıraksınlar beni. Olabildiğince yalnız. Dolabın kapağını hiç açmasınlar. Adımı ölene kadar hatırlamasınlar. Gelecekte ne yapacağını bilemeyen her insan kadar Bukowski'yim. Kafamda onlarca cevap var ama hiç biri bana göre değil. Bana göre nedir oda belli değil. Yalnız kalmayı saymıyorum. Müzik, sigaram ve ben gerisi hiçte iyi değil. İçi boş insanlar dışlarına ne kadar çok şey takmışlar. Bana hep komik görünüyorlar. Bazıları güzeller. Bazıları bakmayacağım kadar güzeller. Ama yanlarına gidince içlerindeki boşluğa bütün masayı sığdırabiliyorum. Bana bakıyorlar. Ucube gibi hissediyorum. Yalnışlıkla baktıklarını düşünüyorum.