Ana içeriğe atla

Aşkı tanımlıyorum

Aşk dediğimiz duygu; güdülenmeden başka bişey değidir. Bugüne kadar çoğumuz zevklerimizin ön planda olduğunu düşündü. İnsan hayvani duygularını gizlediğini sanan bir hayvandır halbuki. Kelebek gibiyiz, çok kısa içinde öleceğimizi bildiğimizden için hemen üremek isteriz. Yeni bireyler ürettiğimiz kişinin de bize göre kusursuz olmasını dileriz- dileriz diyorum çünkü azıyla yetiniriz hep-. Bu yüzdendir ki eşimiz olacak kişiyi özenle seçer ve inceleriz. Bu özenmenin sebebi: Dünyaya gelecek çocuğun kusursuz insan ırkına uygun olmasıdır. İşte doğa burda devreye girer; diğer hayvanlar gibi insanında soyunun devam etmesi ve en iyi çocuğun ortaya çıkması için insanı tetikler.

 Yolda görüp sevişmek istediğiniz kızın seksi olması önemli değildir aslında. Önemli olan, size uygunluğudur. Sizde ki eksikliği kapamasıdır. Kilonuz fazla ise; zayıf, beyaz tenliyseniz; esmer, çok kıllıysanız; daha az kıllı bir kız bulmanız gerekir -son zamanlarda böyle Türk kızı bulmakta zorlaştı-. Böylelikle doğacak çocuğunuz zayıf, esmer ve kılsız olabilecektir. Burnu çok kemikli, biraz kilosu olan, ayakları yan basan ya da akıl sağlığı yerinde olmayan kişileri beğenmemizin sebebi budur. Çünkü onlarla birlikte olsak yine burnu kemikli olan birinin dünyaya gelme ihtimalini düşünürüz. Kilolu bir insanın yine kilolu birini kendine eş olarak seçme olasılığı çok azdır. Ağz; tipime uygun değil desede, bilinç altı; doğacak çocuğumuzda kilolu olabilir demektedir.

  Aşk dediğimiz duyguda bundan ibarettir; cinsel arzu ve kusursuz ırk arayışı. Sarışın kızların, esmer erkeklerden hoşlanmasının sebebi basittir; saf insan ırkın-yani ilk insanların- esmer tonlu bir renge sahiptir ve sarışın kızlar -bu yüzden olduğunu kabul etmeselerde- beyaz ırkı özüne döndürmeye çalıştıkları için esmer erkeklerden hoşlanırlar.

 Bu yüzdendir ki insanlar kendilerini tamamlayan kişileri ararlar. Kendilerinde bariz olarak eksik gördüklerini tamamlamaya uğraşırlar. Kendilerini tamamladıklarına emin olduklarında evlenmek ve çocuk dünyaya getirmek için hazırdırlar. İşte üzerine bu kadar konuştuğumuz aşk budur. Hayvan gibi sevişmek isteğini yumuşatıp aşk yapmışız bu kadar. Aşık olduğunuz birini düşünün ve onu ilk gördüğünüz de ne dediğinizi aklnıza getirin. Eminim ki yazı hak vereceksinizdir.

 Size küçük bir ipucu: Çok aşığım dediğiniz biriyle bir ay boyunca her gün sevişirseniz, ayın sonunda onu o kadarda sevmediğinizi fark edeceksiniz. 

Çok kötü yazı oldu,
SleepandBeer

Yorumlar

  1. Çok güzel bir yazı olmuş :)
    Yüreğine sağlık..
    Mutlu yıllar diliyorum..
    Aşk dolu :)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler =) Sanada mutlu yıllar biraz geç oldu ama imkanlar el vermedi

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım Sıkılıyor

Günlerdir bir şeyler yazıyorum. Yine de düşüncelerime yetişemiyorum. Canım sıkılıyor. 3 gündür kullandığım kalemim ve ben. Birlikte yapayalnızız. Dün Eternal Sunshine diye bir film izledim. Jim Carrey ve Kate Winslet başrolde. İki aşığın birbirlerini hafızalarından sildirmelerini anlatıyordu. Yine de kopamadılar. Birbirlerini akıllarından silmeleri, kalplerinden silmelerine yetmedi. Bir ara bende keşke kitap okumaya başlamadığım yıllara gitsem diye düşündüm. Hayatı yanlış anladığım o güzel yıllara. Sonra vazgeçtim. Filmin son sahnesi gözümü yaşartmıştı. Jim: Bekle, bekleee Kate: Ne var, noldu? Jim: Bilmiyorum, sadece bekle... Bunun nesinden etkilendim bilmiyorum. Birkaç dakikalığına düşüncelerimden uzaklaştım diye heralde. Ne zamandır içimde Sen diye hayali bir karakter var. Bunu kafamda mükemmel şekilde yaratıp kağıda dökmek istemiştim. Olmadı. Yapamadım. Hayalimdeki Sen beni anlatır diye korktum. Herkes kendinden pay çıkaracaktı yazılarımda. Bende, 'senden bahsetmiyorum,

Duygularımı yok ediyorum

Herşey var! Bütün evreni kapsayan bir sözcük neden ayrı yazılır. Herşey: Dünya üzerinde bitişik yazılması gereken tek kelime. Herşey var! Ama benden çok uzaktalar. Hayat tek aşkım olsaydı onun için dağları delmek yerine çevresinden dolaşırdım. Yolda elbet biri kestirme gösterirdi bana. Yanlış yerde doğduğumun farkındayım. Yanlış şeyler okuyup, yanlış bir yola girdiğiminde. Bütün duygularımı köreltip, kopmalıyım çevremden. Bedenimi özgürleştirmeliyim. Başkasının ağzından çıkan sözlerin kölesi olmaktansa, orta çağda Dünya'nın düz olduğunu haykırmayı tercih ederim. Bugün akşam yemeği yerken ilk adımı attım. Babam saçmaladı yine ve ben sinirlenmedim. Patlamak üzere olan volkanı mantarla kapattım. Büşra aklıma geldi ve suratına bıyık çizdim. Türk bayrağıyla dalga geçen bir İngiliz'e İskoçla beraber küfrettim. Sonra elime bir "ale" alıp İngilizle yudumladım. Kendi kendimin babasıyım. Beni düzmeye çalışan hayatı, ondan önce düzmek amacım. Ama içimden ne bir Kayra çıkacak n

İçim Bomboştu

Geçen gece uzun zamandır görmediğim bir kız arkadaşımla konuşuyordum. Kendisi ‘ooo … bey’ demese yazmayacağım, o derece hayırsızım. Gerçekten de öyleydi ama. Bu durumdan her fırsatta yakınırdı. haklıydı da. Sorsanız niye öyleydi diye verecek en ufak cevabım yok. En ufak yok. Neyse... ‘Resmen unuttun, hiçbir şey yokken çekip gitmen, konuşmaman üzüyor beni.’ dedi. Bende ‘Senle ne alakası var şimdi, ben hep burdayım. Ve sakın seni unuttuğumu söyleme, Sadece ne konuşacağımı bilmiyorum o kadar.’ dedim. Dürüstlüğümden bir gram ödün vermedim bunları söylerken. Ne diyeceğini kestiremiyordum. ‘Ben unuttuğunu düşünüyorum… Eskiden konuşacak çok konumuz vardı sanki. Konuşmak istemek yetiyor bazen. Bence...’ dedi. Düşündüm biraz. Ne paylaşabilirim ki ben onunla dedim. Sonra ona sordum. ‘Benimle ne paylaşmak isterdin?’ diye. ‘Bilmem’ diye yanıt verdi. Sorular yanıtsızdı. Hep öyle olurdu zaten. Birbirimizden düşünsel olarak uzakta olsak bile yetinebilir miydik acaba? Ya da yürütebilir miydik ara